Günü aydınlatan ilk ışıklar Anatolian'ın içine umut serpmiş gibiydi.Öyle ki yanından hiç ayırmadığı o karamsarlık duygusunu bir sandığa kilitlemişçesine,bugün gelecek planlarını gerçekleştirmek için harekete geçti.Uzun zamandır başı boş gezdiğinin farkındaydı.Hep bir bahaneyle ideallerini bir sonraki güne erteliyordu ta ki bugüne kadar ;artık bir baltaya sap olmak için uygun zamanın bugün olduğunu düşünüyordu.Üzerine gece mavisi rengindeki en yeni cüppesini geçirip ufak motel odasından ayrıldı.Havanın ten yakan kavurucu sıcağına karşın her şey normaldi.Önceden belirlediği gibi ilk istikamet Hogwarts'dı
Yapı itibariyle çok düşünen biriydi Anatolian.Kendine güvendiği gibi bir o kadar da güvenmezdi.Yani aynı zamanda çelişkili biriydi.Bu yüzdendir ki Hogwarts'ın yakınlarına cisimlenebileceği halde yürümeyi tercih etti.Bu süre zarfında (ki yarım saati bulmaz) kararını bir daha gözden geçirecekti an be an fikri değişir halde yoluna devam etti
''Lanet olası huy bu kadar direnme biraz daha kapandığın yerde KAL''diye çaresiz yakarışta bulundu en yakın dostu karamsarlığa.
Hogwarts'a yaklaştığı her adım heyecanının doruklara ulaşmasına ve fikirlerinin sapmasına neden oluyordu.
''ya kabul görmezsem''
İşte kilidini kırmıştı en büyük korkusu.Yine ortaya çıkmıştı.Bu duyguya çocukluğunda kapılmıştı sınıfının en iyi öğrencisi olmasına rağmen hep ikinci plana atılmıştı ve genellike bunu annesi yapmıştı.Bu ona büyük bir hırs vermişti;ama hırslarının sonucunda sadece iyi bir büyücü olmuştu başka bir şey değil.Şuan ki halini düşünüyor da gerçekten bir hiçti.Geri dönüp devam etme konusunda çelişkili yürüyüşüne doğru yol alırken ;büyük berrak bir gölün önüne diz çökmüş,gözü yaşlı bir vaziyette genç bir bayana gözü ilişti.
Yirmi yedili yaşları andıran bu genç kadının iki gözü iki seçme misali ağlaması ilgisini çekmişti.En az beline kadar uzandığı belli kıvırcık saçları ve endamlı güzel vücuda sahip bir bayandı.Gölün karşı kısmına bakıyordu .Sanki biri çıkıp gelecekmiş edasıyla hülyalı bir bakıştı bu.
''çok iç yakıcı değil mi''
Suratının her bir katmanı buruş buruş olmuş yaşlı bir adamın titrek ses tonu irkilip kendine gelmesine yol açtı.Anatolian,sadece üstten bir bakışla süzdü ihtiyarı hiç cevap vermeden sedece süzdü.Bu bakışlar hiç gücüne gitmemişti ihtiyar adamın aksine güven vermiş olmalı ki ''dört gün önce esrarengiz bir şekilde kocasını kaybetti''diye devam etti.konuşurken bile yorulan yaşlı adam derin bir nefes soluduktan sonra ''yani öyle sanılıyor''dedi.bu çelişkili anlatım Anatolian'da merak uyandırmıştı doğrusu.
''Öyle sanılıyor da ne demek ortada bir ceset yok mu''
''zeki bir delikanlıymışsın leb demeden leblebiyi anladın'' kinayeli bir tonda bu sözler ağzından dökülen ihtiyar böylece cevabını da vermişti ceset ortalıklarda yoktu.bu küçümser konuşmalar hangi yaşta yapılırsa yapılsın Anatolian'ın hoşuna gitmezdi;ama bu sefer mahzur görmeyi tercih etti onun şuan odaklandığı bu garip olaydı.
''peki öldüğü nereden biliniyor'' umursamaz bir tavır takınmaya çalıştı;ama durum hiçte onu göstermiyordu.İçten içe olayı öğrenme niyetinde olduğu apaçık belliydi.İhtiyar ise yıllardır sohbet edecek birini bulamamış gibiydi.Tüm bildiklerini anlatıyordu ve büyük bir zevk aldığı belliydi.
''seherbazlar''dedi ihtiyar kısa bir öksürük nöbetine tutulduktan sonra devam etti.''adamın en son bu noktada izini kaybettiğini söylemişler kadına.O da o gün bugündür hep orada'' ihtiyar aniden gözlerini kısıp kafasını bir o yana bir diğer tarafa çevirip Anatolianı garip bir şekilde tanıyor edasıyla gözlemledi.Daha da ilginç olan bu şapşal hareketleri yaptıktan sonra hiçbir şey söylemeden arkasını dönüp ağır ağır uzaklaştı.
İhtiyarın yanından ayrılmasıyla Anatolianın kadının yanında belirmesi bir oldu.Kadının tam önündeydi;ama genç taze onu farketmeyecek kadar bitkin ve dünyayla bağlantısı kopuktu.
''şey... selam bayan bu halinizin sebebi nedir''Çok yapmacık bir tavır takınmıştı her şeyden bi haber gibi yapmaya çalışıyordu.Kadın kafasını kaldırıp ağlamaktan kan tutmuş gözleriyle bakmakla yetindi.Gerçekten iç yakıcı bir olaydı bu.Bu bakışlar uzun sürseydi kadınla oturup birlikte ağlayabilirdi;ama neyse ki kadın yine göle doğru seyre daldı.
İşte bu kısa bakışma bile yetmişti Anatoliana.Bu zavallı genç bayana yardım etmeliydi,bunu yapabilirdi.Genç tazenin ilgisini çekecek bir cümle kurmalıydı bunun için yoksa ona aldırış edeceği yoktu.
''bayan kocanızla irtabata geçmenizi sağlayabilirim'' sözleri ağzından gayri ihtiyari döküldü.
cümleyi kurarken en az yerden aniden doğrulup anatolianı sarsan kadın kadar heyecanlıydı Anatolian.
''bu mümkün mü''ağlamaksı,heyecanlı bir tonda tekrarladı ''bu mümkün mü?'' kadının ses tınısı çok hoştu.gözleri ise bir o kadar hüzünlü.Anatoliana kendini anlatıyordu bu gözler.Onun çaresizliğini,sevgi yoksunu olduğu zamanları kısacası mutsuz olduğu her anı yaşamıştı hemde herbir dakikasını.
''mümkün''dedi ağır bir tonda umut vermek istemiyordu o kadar hemen ekledi ''ama riskli bir durum bu ölümle sonlanabilecek bir durum.Bu yüzden bir anlaşma yapmamız gerekecek''
Kadın her şeyi kabul ettiğini haykırdı yüzü gülmüştü biraz.Bu öyle hoş göstermişti ki onu ufacık bir umut insana böyle can verebiliyordu İşte.''nelere kadirsin sen umut''dedi Anatolian içinden.
''eğer o ölmüşse bu bağlantı sağlanacak yaşıyorsa sizin için daha bir iyi olur'' son cümlelerde saçmalamıştı adeta kekelemişti. ''şey.... isteğime gelince ne olursa olsun yaşamda kalmayı tercih edeceksiniz sadece bu'' son kelimeleri özellikle ciddi sert bir tonda bastırarak dile getirmişti.
Genç taze her bir zerresini anlamış gibi yaptığı(ki hiçbir şey anladığı yoktu)cümleleri içinde barındırdığı mesajı kabul etti.şimdi top tamamen Anatolian'daydı.
''kocanızın adı ve soyadı''
''karlas minart''
''gözlerinizi kapatın bayan'' bu kadınla son konuşmasıydı.
Bu adı öğrenen anatolian direk icraatına girişti.Kadına doğru bir takım sözler mırıldanıyordu işitilmeyecek kadar içten bir mırıldanmaydı bu.Daha sonra aniden cebinden çıkardığı çakıyı havaya kaldırdı gayet temiz gördükten sonra işaret parmağında ince bir kesik açtı.Kan akmaya başlayan parmağı kadının solgun alnına doğru götürüp sürdü. İşte tam bu sırada kadının heyecanını tam olarak anladı tir tir tirediğini hissettiği an.Kadının kulağına doğru eğlip ''hertyun karlas minart''diye fısıldadı.
''gözlerinizi açabilirsiniz'' kadının kahverengi göz bebeği yok olmuş yerine akıyla tam bir uyum içinde beyaz bir göz bebeği gelmişti.Büyük bir çığlık koy verdi genç taze.Bu sevinç çığlığıydı ''rabbim sana şükürler ollll...sun karlas nerelerdeydin''adam ölmüştü ama kadının Anatolianı hiç dinlemediğiyde ortadaydı çünkü hiç ölmüş gibi davranmıyordu kocasına ve de hiç olmaması gereken olmuştu ;kadın onla görüştüğü için sevinçliydi.Anatolian artık hiçbir şey yapamazdı bu durumda eğer bu bağlantıyı,bu büyüyü bozarsa kendi canından olacaktı bozmaz ise kadın için yaşama şansı vardı;çünkü büyünün tek bozulma yolu ruhsal varlıkla işi bittikten sonra onun ölüm davetini geri cevirmekti yada Anatolian bu büyüyü canını vererek bozacaktı ki bu çok ahmakça olurdu.Kadınla kocasını bırakmak en akıllı fikirdi aksi takdirde kadın öldüğü zaman ondan bilmeleri kaçınılmaz olacaktı.
Bu dalgın ve üzücü yürüyüşün ardından hogwartsın görkemli binası gözükmüştü.Randevusuz müdire ile görüşeceğini bile bilmiyorken bunca yol tepmişti'' hadi görüştüm diyelim Beni profesörlüğe atar mı? aaa lanet olası beni hiç yalnız bırakmıyorsun KARAMSARLIK diyerek Hogwarts'a ilk adımını attı